2 Eylül 2009 Çarşamba

Kavir Del

Bazen çarpılıyorum ben. Kulağıma çalınan bir şarkı, gözüme ilişen bir film ya da fotoğraf karesi, okuduğum kitapta karşılaştığım bir ifade, hatta yerli yerinde kullanılmış tek bir sözcük bile, bütün gündemimi belirleyen bir serüvene ve haz nesnesine dönüşüveriyor aniden. Geçtiğimiz haftalarda kulağıma çalınan ve daha ilk anda tanıdık bir duygu yaratan, geçmişin derinliklerine doğru uzanan, ruhumda belli belirsiz bir mutluluk duygusunun uyanmasına yol açan ama hangi şarkı olduğunu, neden böyle bir etkide bulunduğunu ilk anda çıkaramadığım o eski şarkının peşine düşmemezlik edemezdim. Sözünü ettiğim şarkı, 1977 tarihli bir Ajda Pekkan aranjmanı olan ‘Viens Dans Ma Vie’.
Şarkıyı Ajda Pekkan’dan tadını çıkararak birkaç kez dinledikten sonra tam olarak anımsayabildim. Ajda Pekkan’ın bu Fransızca şarkısı popüler olduğunda, ben ilkokuldaydım daha. Sokaklarda dilimizden düşmeyen, oynak, oryantal, melodik bir parçaydı. Sözleri Fransızca olduğu için ne anlattığını bilmezdik haliyle ama melodisiyle beni yakalayabilen şarkılardan birisi olmuştur bu. İnternette şarkıyla ilgili rastgele gezinirken, Ekşi Sözlük’te şarkının popüler olduğu dönemde, Fransızca olması nedeniyle nakarat kısmının halkımız tarafından ‘pijama pijama don atlet fanila’ şeklinde değiştirilerek eğlenceli bir şekilde söylendiğini ve bunun uzun bir süre içinde dillere yerleştiğini okuyunca, birdenbire bu nakaratın da sokaklarda bizzat kendim tarafından defalarca tekrarlanmış olduğunu anımsayıverdim. Adana’nın o tozlu, topraklı 1970’lerine, çocukluk günlerime dönüvermiştim birdenbire.
Günlerdir elimde olmayarak bu nakaratı mırıldanıp duruyorum. Bu imgeler o dönemin motiflerine ait başka pek çok imgeyle birleşerek karanlıkta kalan, artık anımsamakta zorlandığım başka pek çok anıyı da beraberinde getirdi. Sanırım ben bu yüzden peşine takılıyorum bu eskici dükkanı parçalarının. Ekşi Sözlük’te şarkıyla ilgili rastladığım bir diğer ayrıntı ise, şarkının aslının Farsça olduğu ve Ajda Pekkan’ın bu şarkıyı orijinal Farsçasından düzenlediği oldu. Her ne kadar Fransızca söylenmiş olsa da, şarkının oryantal yapısı düşünüldüğünde hiç de şaşırılacak bir durum değil bu. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi diyebilirim.
Ajda Pekkan bu şarkıyı 1977 yılında ‘Viens Dans Ma Vie’ adıyla Fransızca olarak ve 1978 yılında ‘Baksana Talihe’ adıyla Türkçe olarak seslendirmiş. Türkçe versiyon, toplumsal bellekte Fransızcasından bile daha az yer etmiş durumda. Ben de örneğin, şarkının Fransızcasını ve ona uydurduğumuz nakaratı net olarak anımsarken, Türkçesini anımsayamadım. Şarkının İran kökenli olduğu pek bilinmiyor. Orijinal eserin adı Kavir Del. Daha çok bilinenler, şarkının düzenlenmesiyle ve Ajda Pekkan tarafından söylenmesiyle ilgili asılsız, dedikodu niteliğindeki söylenceler. Örneğin, pek çok internet sitesinde parçanın sözlerinin Ajda Pekkan’a bir karşılaşma anında Enrico Macias tarafından alelacele bir kağıda yazılarak verildiği, Ajda Pekkan’ın bu şarkıyı aslında Fransızca bilmediği halde, ezberden okuyarak söylediği gibi safsatalar yer alıyor. Oysa gerçek bu değil.
Kavir Del, bir hüzün şarkısı. İran kaynaklı forum sitelerinde şarkının eski bir İran halk şarkısı olduğu söyleniyor. 1960’lı yıllarda İranlı bir besteci tarafından yeniden düzenlenmiş ve o dönemin İranlı kadın yıldızlarından Marjan tarafından plağa okunmuş. Marjan’ın sesinin titreşimlerinde, buğusunda, vurgularında, parçanın yükseldiği anlardaki o harika çınlamasında, Farsçanın o mistik ve akıcı fonetiğinde asi bir hüzün gizli. Ajda Pekkan’ın Fransızca ve Türkçe yorumlarında bu ince ama güçlü duygu hissedilemiyor. Türkçe düzenlemesinin sözleri, parçanın ağırlığının ve yarattığı duygusal etkinin altında eziliyor adeta. Müziğin yarattığı güçlü duyguyu taşıyamıyor. Türkçe düzenlemede Ajda Pekkan’ın sesi de, Marjan’ın sesinin hırçınlığıyla, isyankar çıkışlarıyla karşılaştırıldığında son derece zayıf kalıyor. Bir süre daha araştırdıktan sonra, son dönemde bu parçayı Göksel’in “Mektubumu Buldun mu?” albümünde seslendirdiğini ve Nez’in de “Sevgi Bu mu Diye” adıyla şarkıyı yorumladığını ve klip çektiğini; klibin youtube’da ve diğer sitelerde oldukça populer olduğunu öğreniyorum. Göksel’in son derece popüler bir tarzda düzenlenmiş, bir arkadaşımın deyimiyle ‘sentetik’ yorumundan uzun uzun bahsetmiyorum. Sesinin dokusunda, bu şarkının ruhunu taşıdığına dair en ufak bir iz bile yok. Öyle olmasını da beklemiyorum zaten ve değerlendirme dışı bırakıyorum. Nez’in yorumu ve klip ise tam bir facia olmuş bence; şarkının aslının yarattığı duygunun tamamen değiştiği, Nez’in poposunun ve memelerinin ön planda olduğu, yarı oryantal saçma sapan bir pop müzik parçasına dönüşerek bütün derinliğini yitirmiş. Dinlediğinizde aynı şarkının bir düzenlemesi olduğunu bile zor anlıyorsunuz; hafif bir tiksinti duygusuna yol açıyor.
Ferhan Şensoy, Ferhangi Şeyler adlı oyununda yeni yeni patlamakta olan niteliksiz pop müzik furyasını eleştirirken, ‘Çarşamba’yı Sel Aldı’ türküsünü örnek vererek, türkünün ‘Ulan, bu Çarşamba’yı alsa alsa ne alır acaba; hımm, tamam buldum lan, sel alır yahu’ diyerek yazılmadığını, Çarşamba’yı önce sel aldığını, bunun büyük bir yıkıma yol açtığını, toplumsal belleğe kazındığını, bu türkünün de onun üzerine söylendiğini anlatmıştı kendine özgü neşeli tarzıyla. Selin yarattığı yıkımdan kaynaklanan o derin kederi taşır türkü; bu yüzden yapılmıştır zaten. Siz bu türküyü ele alıp da, örneğin caz motifleriyle ve modern çalgılarla yeniden yorumlarsanız (Aşık Veysel’in türkülerinin caz motifleriyle yeniden yorumlandığına tanık olmuştum), melodik olarak çok özgün, gayet güzel bir eser yaratabilirsiniz belki ama türkü de ruhunu yitirmiş, varlık nedenini yaratan duygudan koparılmış olur. Orijinal olanla, yeniden yorumlanan sanat eseri arasındaki temel fark bu olsa gerek. Orijinal beste, şarkının melodisiyle, sözlerinin içeriğiyle, yansıttığı ruh haliyle, söyleyenin bu ruh halini hissetmesiyle eksiksiz bir bütün olarak ortaya çıkıyor ve bu bütünlüklü haliyle kalıcı, toplumsal bağlar oluşturuyor. Şarkı yeniden yorumlandığındaysa, bu bütünü oluşturan parçalardan önemli bir kısmı eksilmiş oluyor ve orijinal versiyondaki duygu zenginliği yakalanamıyor. İnsanlar sanırım bu yüzden yeniden yorumlanan parçalara alışmakta zorluk çekiyorlar ve eski tadı bulamıyorlar.
Şimdilerde sürekli olarak Kavir Del’i dinliyorum. Sözlerinin anlamına ve eğer varsa, Marjan’dan önce kaydedilmiş daha eski versiyonlarına henüz ulaşamadım ama internet ortamında bu konuda yardımı dokunabilecek insanlara forum sitelerinden ulaşmaya çalışıyorum. Geçmişin anılarına nüfuz eden ve başka pek çok imgeyi de harekete geçiren Ajda Pekkan’ın Fransızca yorumundan da, en azından bu nedenle vazgeçemiyorum. “Pijama pijama don atlet fanila”. İlgilenenler için belirtiyorum; Kavir Del dahil, şarkının bütün versiyonları internetten rahatça indirilebiliyor. Bunun yapılamadığı durumda, isteyenlere şarkıların tümünü e-mail ortamında ben de sağlayabilirim.